Cuma, Şubat 16

Neymiş Bizi Değiştirecek?



Ölümlere aşina bir coğrafyanın insanıyım.
Yürüdüğüm sokaklardan, baktığım binalara kadar
her yer ölülerle dolu.
Özellikle Üsküdar’da ne vakit beklesem
gözümü ölümden başka bir şey bürümez.
Mimar ataların, inşaatçı torunlarıyız sonuçta.
Arşa kafa tutan binaların arasına baktığım vakit,
her gün bir kez daha öldüğünü görürüm
Aziz Mahmut Hüdayi’nin, Mihrimah Sultan’nın, Valide-i Atik’in.
Benim de onların ölümüne eşlik ettiğim zamanlar oldu çoğu kez.
Tekrar yaşamak için seninle gülerek öldüğümüz oldu çoğu kez!

Yine öldüğüm bir günün sabahı
Şehrin kirli sokaklarına sinsi sinsi yağan yağmurun altında
yıkandığım bir günün talihsiz zamanı.
Hiç kimse öldüğü yerde sonsuza kadar kalamaz,
ben de kalamadım

Ne yok ki gülüşlerinle suladığım şu çorak topraklarımda
Merkez Efendi’den, tramvayın kalabalığına
Motorların bağrışından, kafasını tutamayıp tanımadığı omza uzananlara kadar
Hem çıkar mı, terk eder mi aklımın en güzel koltuğuna oturan
Efsaneler fışkıran gözler, efsaneler dökülen eller
Sıyrılır mı aklım ince bir forvet gibi?

Geceleri severdim hep,  
Dizinin dizime, yüzünün yüzüme, kokunun kokuma değdiği
Geceleri severdik hep,
penceremin ardında olay çıkaran
tüm bilinmezliğini gözlerinden okuduğum
seni sevmeyi muhteşem bir deliliğin kapısı gibi aralayan geceleri,
belinde altı patlar, elinde satır
yerdeki cam kırıklarını parmak uçlarına yüzük gibi takmış
şu serseri mayın gibi koşarak gelen zaman mı değiştirecek?
Söylesene bizi ne değiştirecek?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder