Pazar, Aralık 30

Sokağın Soğuk Sesleri


Sokaklarda yaşam zordum dostum
sen şöminenin sıcağında
kazağına küfürler ederken
sokaklarda insanlar
delik deşik kazağına
sıkıca sarılır
ve dünyanın en güzel
ezgilerini armağan eder
nota kaygısı duymadan.
meltem rüzgarları
hiçbir zaman jest yapmaz
soğuktan kızarmış suratlara.
sıcak şarabınla
karın yağmasını izlerken
mermi gibi yağar
sokakların minik bedenlerine
her kartanesi
ve ardından
bir hüzün daha armağan eder
sokağın kalabalığına
ve sen her gece
ödüllendirirken sırtını
yumuşak bir yatakla
sokaklarda biraz daha sert gelir
asfalt çıplak sırtlara

....

Perşembe, Aralık 27

Acemi Mühendis

Çantasını alıp
çekip giderken ardına bakmadan
sigaramın dumanıyla
ismimi yazmaya çalışıyordum
bir kez dönüp baksa
adımın yanına onu da nakşedecektim
sanırım işi çok acildi.
kusura bakma ama sigaramı söndürdüm
ve ismim şehrin kalabalığında
umarsızca dolaşmakta
ha bu arada bebeğim
beynime kurmuş olduğun medeniyette
yollar yapmayı unuttun
inan sana yürüyecek yerim yok
ve ismini yazmak için
sigara alacak param yok

...

Perşembe, Aralık 20

Cevriye'ye Lanet!

 "sapkaliadam.blogspot.com" da okumuş olduğum "Afganistan Maceralarım" hikayesinde genç bir manyağın aşkı için neler yaptığı konu alınıyor. Hikayenin 3. bölümünde Cevriye'nin, başka bir adamla evlenmesi oldukça canımı sıktı. Klavye tuşlarının tüyleri diken diken oldu emin olun. Sinir katsayım, üniversiteye giriş için sıkça gündeme gelen katsayı muhabbetlerinden bile daha ürperticiydi. Parmaklarımdan Cevriye'ye lanet döküldü bu sebepten ötürü. Buyrun...

Abimin içi yanıyor
kar taneleri acı çekerek erimemek için,
abimden kaçıyor
ben yatağımdan kalkıp
sadece sigaramı yakıyorum
metrobüslerde hayat kitleniyor
insanlar nefret depoluyor

mermiler cevriyeyi özlüyor
bir annenin askere giden
oğlunu özlediği gibi

beyinler iyi niyetlerinden 
istifa ediyor
hücreler organlara 
nefret mailleri yolluyor
atletler çamaşır makinelerinden
simsiyah çıkıyor 
ben sigaramın sonuna geliyorum
Cevriye yemeğin tuzunu 
fazla atınca anlıyor her şeyi 
ama iş işten geçiyor.
 
....




Perşembe, Aralık 13

Kanatlan Gel!



Çalışırken malışırken boş işler deyip
bir gün olsun ceketimizi alıp
çekip gitmeyi beceremedik.
aldığımız nefesin karşılığındaki "para"
ele geçirdi bedenlerimizi, hayatlarımızı, hayallerimizi
esir etti bizi
duramadık karşısında
kaldıramadık gardlarımızı
kırık tekmeleri, kırık kalplerimize yedik hep
annelerimizin koyduğu bembeyaz havlular
simsiyah oluverdi,
koca göbekli,
kimyasal gülüşlü heriflerin gözleri önünde.
aşık olacak vakti bahşetmediler
ve biz aşkımızı bahşedemedik, vakti olanlara
kaybolduk ufka uçan martılar gibi çığlık ata ata
her kanat vuruşta
biraz daha uzandık tabutumuza
elimizdeki sigarayla
yüreğimizdeki acıyla

...

Pazartesi, Aralık 3

Gelecek Günler

"Evlat" dedi bana bak. Kimse dokunulmaz değildir. Yasalarıma, kurallarıma karşı gelme, emirlerime itaat et, benim dilediğim gibi yaşa, sonra istersen ölürsün. Kovarım seni. Heveslerine sahip ol. Kursağında tetikçiler her zaman bekliyor. Bir şey olursa benden bil. Ringden ayrılma, ben havluyu atasıya kadar dayak yemeye devam et. Kovarım seni. Sus, sakın ağzını açma! Asgari ücretinin değerini bil. Az yemeyi öğren. Gözlerin ufka bakmasın. Ben bakması gereken yerleri işaretledim. Karşı gelme. Oyarım, sonra kovarım. Şimdi git bana çay getir.

"Patron"
"Ne var?"
"Kaç şeker?"
"3"
"Tamam!"