Perşembe, Şubat 11

Ölüler Konuşur Mu?


Bir kaç yıl önce bir bayram sabahı, namaz için kaldırıldık. Kimine göre şeker, aslı ise Ramazan Bayramı idi. Yani böyle öğrendik biz. Dünya rutinleri arasındaki en renkli ve en özlenen zamanların adıdır bayram. Aynı şeylerin olacağını bildiğimiz halde özleriz.

Bir kaç yıl önce bir bayram namazı sonrası, baba tarafının kalan son kalıntıları için ziyarete çıktık. Konya'nın köyü. Konya'nın mezarları. Konya'nın kalan son akrabaları. Konya'nın kalan son nefesleri. Konya'da baba tarafından kalan şeylerin geneli mezarlardan başka bir şey değil. Kalan canlılar da, mezarların yeni adayları. Çok değil, Allah ömür verirse binlerce yıl, doktorların tahmini 3-5. Konya; ölüm için ideal kent.

Bir kaç yıl önce bayram gününde Konya'nın mezarlarının toprağını öpüp başımıza koyduk. Sular döktük. Bilenler Yasin, bilmeyenler Fatiha akıttı ruhlara. Amin.

Ve yine bir kaç yıl önce Fatihaların ve Yasinlerin cirit attığı bir bayram günü, kalan son nefeslere selamun aleyküm dedik ve aleyküm selam aldık ve biraz kolonya ve biraz şeker ve çokça dert.

Ve yine bir kaç yıl önce Konya'da bir öğle namazı sonrası, mezarına "Ruhuna Fatiha" yazdıran bir adama ziyaret. Babam, abim amcam ve ben. Ve ziyaretimizde bir dayı. Sılah-i Rahim'dir bunun adı. Kalanlara sevap, ölenlere daha çok sevap. Öleceklere hem sevap, hem serap. Hem mutluluk, hem hüzün. Gidenlere tebessüm, kalanlara dert şerbetli tatlı acı. Böyledir bayramların ziyaretleri. Selamun aleyküm, aleyküm selam. "Bayram mübarek dayı." "Yatak kötü yeğen." "Çocukların mı?" "Evet" "Allah ömür versin" "Amin."

Nasılsın sorularının cevabıdır, "öldüğümüzde göreceğiz nasıl olduğumuzu" söylemi. Nadir hayatlardan çıkan, ender cümledir bu. Öyle herkese söylemek nasip olmaz. Öyle herkese duymak da nasip olmaz. Öyledir nadir zamanlarda vurulmak. Böyle beyinden, böyle ciğerden.

Bayramlar değişiktir. Hem sevinci, hem hüznü sunar sunulan şekerlerin arasından, dökülen kolonyaların damlasından.

Ve yine bir kaç yıl önce eskimiş bir dayıya nasıl ziyareti. Ve diyalog dökülür. Böyle mermi gibi, böyle toprağa düşen beden gibi. Bırakın uğruna ciltler yazılan ölüm kitaplarını. Kaldırıp koyun köşeye. Ve diyalog gelir ansızın. Ölüm gibi. Şah damarından da yakın.

Ziyaretinde olduğumuz dayı bir sigara yaktı ve "Ölüler konuşur mu Ethem?" diye sordu. "Bilmem" dedi amcam ve sordu "Konuşur mu?" diye. "Bak Ethem konuşuyorum işte. Şu sigaranın bitmesini beklemeden gelecek ölüm bana. Hayatım yer yatağıma çizilmiş bir senaryo. Ve ben bu senaryonun ölecek başrol oyuncusuyum. Ölüm benim tiradım Ethem! Bu sigara bitmeden ölürsem, bir sigara daha yak ve bana ver. Çünkü bayramlarda içilen sigaranın tadı ölümden daha iyidir." dedi.  "Ölüler konuşur Ethem, konuşur." deyip sigarasından derin bir nefes aldı.

Ve yine birkaç yıl önce ölümün kendisine tanık olduğumda, bayram mübarek dedim içimden. Bayram mübarek...


...