Çarşamba, Eylül 9

Masum Olan Tek Şey İçliköfteydi


"Ya görsen çok değişik biri!" dedi saçlarından yağ damlayan kadın, yanında bulunan gömleğiyle beraber bütün öz güvenini pantolonunun içine sokmuş kalbinin kirliliği sakalına vurmuş adama. "Ha ha ha! Hadi ya? Kim ki bu? Bir ara çağırın, tanışalım." dedi adam kırılgan, alaycı, tedirginliğini yok etmeye çalışan ses tonuyla. Sağındaki dip boyasının ıstırabıyla yalpalayan diğer kadın, bu istekler doğrultusunda hiç oralı olmayıp elindeki telefonu 30 santim yüzüne yaklaştırdı ve ait olduğu sanal dünyaya doğru yola çıktı. Diğer kadın güldü. Adam sağına ve soluna bakıp "Kimse benim gibi olamaz, en iyisi benim" der gibi korkak bir gülümseme attı. Omuzları bu konuşmalardan önce bir mabet gibi heybetliyken birden yerle bir olmuş bir hal aldı. Sağ eliyle cüzdanını kontrol edip yürümeye devam etti.

Bu konuşmalara şahit olduğumuzda içli köftemize limon sıkıyorduk. "Duydun değil mi?" dedim. "Evet abi duydum" dedi Asım. İçli köftemi bir hamlede ağzıma attım, elimi ve ağzımı peçeteyle silip, "Yürü!" dedim. Arkalarından yürümeye başladık. Hala kendi varlığını kanıtlama çabasıyla gülüyordu. Üzüldüm. Böyle olmamalıydı. Bir insan varlığını bu şekilde kanıtlama çabasına girmemeliydi.

Dayanamadım. Tak! Tak! Tak!

Metrekareyi ne amaçla kapladığının farkında olmayan her insan bu üç atımlık dinleti sonrası kısa süreli bir şok yaşadı. Sonra koşmaya başladılar. Ben çok sakin bir şekilde silahı belime taktım ve bir yudum su alıp "Yürümeye devam et!" dedim. Çocuk yerde yatıyordu. Önlenemez bir kan akışı sokak taşlarıyla fingirdeşmeye başladı. 2 kadın tellerin üzerinde birbirine kur yapan güvercinlerin rahatını bozacak şekilde bağırıyordu. Asım'ın ağzından "Abi sen ne yaptın?" sorusu çıkabildi sadece.

O hengame sırasında, mahallenin civan delikanlıları yanıma yaklaşmaya korktuğu için sert cisimler atarak dengemi bozma yoluna girdiler. Onlarda varlığını kabul ettirme çabasındaydı. "Biz buradayız, bizler bu sokakların bekçisiyiz. Bu sokak, mahalle bizden sorulur ulan tarzında" bana sandalye, taş gibi şeyler atıyorlardı. Elimi silahıma doğru yönelttiğimde ise kaçış başlıyor, kapı aralarından, sokak köşelerinden korku dolu gözlerle bana bakıyorlardı.

Asım çoktan kaçmıştı. "Bu işte ben yokum! Allah kahretsin, şerefsiz psikopat!" diyerek iç dünyasını rahatlatmaya çalıştığına adım gibi emindim. Doğru bu işte o yoktu. Bu bir iş değildi. Asım mantıklı biri olsa bunun bir iş olmadığını anlardı.

Sokağın fedaileri beni sonunda yakalayıp bir güzel dövdü. Hiç tepki vermedim. Polis yine her zamanki gibi en son gelmişti. "Açıl! açıl! açıl!" diyerek dünyanın en afili girişini yaptı. Beni büyük bir gururla polise teslim ettiler.

Kendime geldiğimde beklemediğim şekilde aydınlık bir odadaydım. Gayet güzel bir odaya gözlerimi açmıştım. Şaşırdım böyle olmasına. Oysa beklerdim ki, karşımda bıyıklı, ellerini masaya koymuş, sağ tarafında silah, sol tarafında telsiz, elinde bir sigara, "Ayıl ulan?!" diyen biri olsun. Odada benden başka kimse yoktu.

Belli ki sakallarını yeni kesmiş, gözaltı torbaları da uykusuz olduğunu belli eden, 40'lı yaşlarda, zayıf biri içeri girdi. Hayat hiçte filmlerdeki gibi değilmiş. Kitaplardaki gibi zaten değildi. Bu şekilde bir suçlu olmak, böyle bir hayal dünyasının içinde, böylesine sıradan bir suçlu olmak canımı çok sıktı.

Karşıma oturdu ve çayını masaya bıraktı. Hala sigara yakmadı. Tepeden inen lamba yok. Oda tamamen aydınlık, çapraz sorgu yok, sinir yok, telaş yok...

"Anlat" dedi. "İyi misin?" diye sordum. "Soruma cevap ver" dedi. Hala küfür yok. Bağırma yok. Sinirlerini nerede unuttuğunu düşündüm. Sigara istedim. "Kullanmıyorum, anlat hadi ne olduğunu" dedi tekrar. "Ölüler konuşur mu?" dedim. "Devam et" dedi. "Ölüler konuşamaz. Ölüler kendisini kanıtlama çabasına giremez. Ölüler öz güvene ihtiyaç duymaz. Ölülerin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur." dedim. "Başka" dedi. Bu adamın sakinliği beni ziyadesiyle gerdi. "İnsanlara iyilik yapmak bizim asli görevlerimizden. Öldürdüğüm kişi çok gerilmişti. Belki sol tarafındaki kadından hoşlanıyordu. Ama o kadın, başka birinden bahsediyordu. Üzülsün istemedim. Bu yüzden ihtiyaçlarını karşıladım. Olay bundan ibaret." dedim.

6 yıl hapis yedim. Asım 6 yıl boyunca bir kez olsun beni ziyarete gelmedi.

...