Perşembe, Nisan 16

Babamla Camiye Gittim ve Sevdiğimden Ayrıldım!



"Elimden bir şey gelmiyor inan" dedi sigarasını küllüğe basarken Asım. "Moralini sanayiye götürme zamanı gelmiş" dedi dostu sigarasını yakarken. Derin bir nefes çektikten sonra, film sahnelerinden kopma bir edayla "Boş ver!" dedi. "Bana biraz boş verir misin? Söz ödeyeceğim" dedi Asım ve masadan kalktı.

Sahile doğru yürümeye koyuldular. Asım ne hayatı anlayabiliyordu, ne de anlatabiliyordu. Bir süre sessizce yürüdüler. Neden sonra Mehmet dayanamayıp, "Ne oldu be kardeşim? Anlat işte. Ben sana hayatı anlat demiyorum. Anlatsan da dinlemem zaten. Değişmeyen şeyleri konuşmaktan, dinlemekten bende bıktım. Haydi!" dedi. "Hayır kazanamayız, kazanmamız mümkün değil. Bir an için kazanacağımızı sanmıştık ama olmadı. Olmasın. Herkes bilir bunu, sigaranın farkına varmak, uyumaktan, yemekten ve aşktan çok daha önemlidir." dedi Asım ve bir sigara yaktı.

"Biliyorum ki kazanamayız, doğru davransak da, koşsak da, hiçbir şey yapmadan tam olarak burada, şu ne olduğu belirsiz ağacın altında dursak da kazanamayız. Başkaları kazanacak. Biliyorum. İşte bu yüzden başkaları orada ve biz buradayız." dedi gülerek Mehmet.

Kıçlarını rahatsız etmeyecek kayayı seçip oturdular. "Hadi başla artık!" dedi Mehmet. Asım daha fazla arkadaşının sinirlerini germek istemedi ve başladı konuşmaya.

-Biliyorsun çok sevmiştim. Seviyorum. Belki seveceğim de ona henüz karar veremedim.
-Kimi? Nalan'ı mı?
-Evet!
-Ee? Ne oldu? Belli ki bitmiş.

Asım cebinden suyunu çıkarıp bir nefeste hepsini bitirdi. Ağzını koluyla silip:

"Bir ikindi vakti,
Kuşlar raks ederken semada 
Telefonu eline alıp sakın beni arama
Bilmelisin ki sevgilim,
Çağrına cevap vermeyecek değilim
Ama babamla camiideyim" dedi.

Hafif şaşırmış olan Mehmet "Bu neydi şimdi? Şiir mi?" diye gülerek sordu. Asım elindeki taşı denize fırlattı ve "Nalan'a yazdım bunu. Son yazdığım da bu oldu zaten. Sonrası malum. Ayrılık. Ah be abi ben en son Hagi futbolu bıraktığında bu kadar üzülmüştüm." dedi. Bu sözler üzerine derin bir kahkaha patlattı Mehmet. Gülerek neden böyle bir mesaj attığını sordu. Sonra tekrar güldü. Ellerini saçlarına götüren Asım "Aramız zaten bozuktu. İlişkimiz, yolunda gitmiyordu. Aslında gittiği bir yol da yoktu. Arabayı kenara çekmiş duruyorduk. Etraftan geçenlere bakıp imreniyorduk. Zaten biz kendi hayatlarımız dışında her şeye imreniyorduk. Neyse, babamla dışarı çıktık bir şeyler bakmak için. Sonra gidip birer çay içtik caminin yanındaki çay ocağında. Tam o sırada ezan başladı. Babam ayaklandı. E haliyle bende. Peşinden gittim ve cemaatin arasına karıştım. Tam bu sırada, hoca Allahu Ekber dediği anda, telefonum çaldı. Selamı verince baktım ki Nalanmış. Ben de o şiiri mesaj olarak yazdım. Latife yapayım dedim. O da sana mutluluklar artık beni arama dedi. Ve sonrası malum işte."diye anlattı üzülerek. Elleriyle yüzünü kapatan Mehmet, kardeşim çok üzüldüm derken gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Abi böyle bir şey var mı ya? Kaç insan camide terk edilmiş? Anlamıyorum. İşte bu yüzden ne hayatı anlıyorum, ne de anlatabiliyorum!" diye bağırdı Asım. Mehmet gülme seanslarına ara verip, "Ah be kardeşim, keşke kapatsaydın telefonu camiye girerken. Cemaatin de namazını sıkıntıya sokmuşsundur şimdi. Allah günah yazmamıştır umarım." dedi gülerek. Asım, bu sözlerden hiç hoşlanmamıştı. Kaşlarını çatıp sert bir bakış fırlattı. Ortamı yumuşatmak adına söylediği sözlerin, aksine daha gerilmeye yol açtığını gören Mehmet, "Boş ver kardeşim. Her şey girer yoluna. Üzülme. Gitme, eyleminin içinde koca bir vahşet, soykırım var. Nalan'ın elleri kanlı artık. Bu cinayet faili belli. Sen yoluna bak. Hem söyle hadi, kim bu dünyayı kuşatabilecek? Kim gökyüzünün temellerini yerinden oynatabilecek kim?! Nalan mı? Sizin aşkınız mı?! Boş ver!" dedi Asım'ın sert bir şekilde.

"Haklısın. Boş verelim hayatı, elemi, kederi, derdi. Boş verelim! Sigara içelim" dedi Asım ayağa kalkarak." Mehmet'te kalktı ayağa. Birer sigara yaktılar ve "Kokuşmuş olan bizler değil, hayatın tam da kendisidir!" diye haykırdılar.

...