penceresinden bakıp sırıttığımı görürseniz eğer sarı çizgiyi geçip güneşe doğru sürerken mavi vosvosumu bilin ki tutsağı olacağım çılgın bir yaşamın!
Pazartesi, Mart 4
Moralim Mevsim Normallerinin Altında!
Rüzgarın uğultusunda sigaralarımızı içiyorduk. Ağzımızı herhangi bir kesici alet açmıyordu. Sigarımızı çekerken çıkan ses rüzgarla amansız bir savaş veriyor, dumanımız rüzgarın peşinden koşuyordu içindeki nefreti kusmak için. Dayanamadım. "Moralimi sanayiye götürmem gerek" dedim. "Biliyorum" dedi. Böyle durumlarda, kimse neden diye sormak istemez. Bilinir ki, dertsiz başa, dert almak çoğu zaman mantıklı bir şey değildir. Sustum ve bir sigara daha yaktım. 3 saniyelik bu süre içerisinde, bütün olanlar Ferrari marka arabanın hızını hiçe sayarak beynimde makaslar atmaya başladı. Rüzgar hızını kesti. Elimi cebime attım ve arnavut kaldırımların üzerindeki kimsesiz taşları saymaya başladım. Aldığım her nefesin ömrümden çaldığını bildiğim halde, yeniden doğmanın hesaplarını yapıyordum, hesap makinesi kullanmadan. Kurduğum hayaller, gerçekliğe karşı çıkıyor, uçurtmalarım uçaklara kafa tutuyordu. Beklemeden, nefes almadan, tiryakiliğe, zamlara aldırmadan bi' sigara daha yakıyor, içimdeki yangınları söndürmeye çabalıyordum. Sular kirli, sular zehirli, sular berbat. Yangınları söndürüyor bu sefer bağırsaklarımdaki amiplerle mücadele ediyordum. Belki edemiyordum. Doktor oluyordum ve ilaç yazıyordum kendime, bağışıklık sistemime aldırmadan.
Döndüm sigara içtiğimiz yere, sonbaharın zulmüne boyun eğmiş, yapraklarını arnavut kaldırımları üzerindeki yalnız taşlara armağan eden ağacın yanına ve tekrar "Moralimi sanayiye götürmem gerek" dedim. Ve ilk defa duymuş gibi "Biliyorum" dedi.
...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder