Cuma, Eylül 5

Huzur İstiyorsan, Ellerini Ekmeğimden Çek Ahbap!

Çalar saatin beni yatağımdan kaldıramadığı bir sabah vakti, güneş, ışınlarını kırbaç misali kullanıp suratıma acımasızca vurmaya başlayınca, dayanamayıp yataktan kalktım. Pencerenin kenarına geldim ve sigara yaktım. Saat 11 sularıydı. Camı açtım ve güneşe "İstediğin bu muydu?" dedim. Güneş istifini bozmadan ışınlarını yolladı ve "kalkar kalkmaz sigara içilmez, yüz yıkanır" dedi.

Rutin işlemlerimi bitirdikten sonra, dışarı çıktım. Elime bir sigara aldım ve kaybediliş öykülerinin yazıldığı sokaklarda dolaşmaya başladım. Her sokak başında bir kaybeden, her sokak sonunda ise kaybetmeye hazırlanan insanlara "Acılar mı var eden yaşamı? Yoksa yaşam mı var ediyor acıyı?" dercesine bakışlar attım ve sigaramı yere attım. 

İnsanların bedenlerini, hayatlarını, sevgilerini kirlettiği yetmiyormuş gibi, üstüne birde mahvettikleri sahile indim. Kimsesiz  kum taneleri, Arjantin uyruklu tango yapan martılar, sıcak denizlerden usanmış balıklar... Uzandım kumların üzerine özür dileyerek ve sordum "Taneleriniz arasında kederimi yaşayabileceğim bir yer var mı?" diye. Oralı bile olmadılar. Bir sigara daha yaktım. Henüz hava kirliliğinden ölmemiş kuşların dansını izlemeye koyuldum. 

Notaları basta ciğerimiz olmak üzere, organlarımıza kurşunlar sıkan şarkıları dinledim. "Al ulan sen busun!" diyen şiirler okudum. Kursağımda katledilen heveslerimin acı bilançolarını geçtim haber metni olarak 3. sayfalara...

Bütün bu saçma/sapan, gerekli/gereksiz seyreden düşüncelerin ışığında, elimi heybeden bozma çantama götürüp hazırladığım ekmek aramı aldım ve ucuzca yemeye koyuldum. Her ısırıkta zaferler ilan edip, her yutkunduğumda ise destanlar yazıyordum. Ulaşamadığım her iskender pahalılığındaki hayatın canına ekmek aramı yiyerek okuyordum. Biliyordum. Ekmek aram heybeden bozma çantamda var oldukça, dünya daha çekilir bir yer olarak kalacaktı. Ama olur da bir gün, hiç umulmadık bir anda, bu dünya düzenindeki çarpıklıklar, çantamdaki ekmeğimi de elimden alırsa, savaş işte o zaman başlayacaktı, biliyordum. Biliyordum, çıkarsa 3. Dünya Savaşı, petrol ya da bor ya da değerli bir madenden değil, çantamdan alınan ekmek aramdan çıkacak, biliyordum. 

3 yorum: