Sahil boyu martılar eşliğinde yürüdüm ve düşünmeye başladım. O'na söylediğim sözleri düşündüm. Kravat, sakal, tıraş. Yaktım bir sigara ve banka oturup, yıllar önce kaybettiğimiz adaya bakmaya başladım. Haklıydım. Her gün tıraş olan bir adamın nasıl bir hayali olabilirdi? Boynuna şirket tarafından geçirilmiş idam ipliğini her sabah kendi değil de, annesine ya da eşine bağlatan adamların nasıl bir hayali olabilirdi? Onlar nasıl olur da bu banka oturup kaybedilmiş adanın acısını yaşayabilirdi? Kimsesiz uçan martının kaç kez kanat çırpıp, kaç kanat çırpışta bağırdığını sayabilirdi? Sayamazdı. Çünkü hiç bir kapalı ve lüks mekanlarda martılar uçmaz. Hayaller de uçmaz. Uçamaz!
Sigaram bitince yenisini yakmadan, hayallerin doğduğu banktan kalktım ve yürümeye başladım. Geçiş sürecini düşündüm. "Hangi geçiş süreci ulan" diye sövmeye başladım içimden. Sözlerin tutulmadığı, makam-mevki uğruna kendilerini satan, içindeki Allah korkusunu bir süreliğine kapsama alanı dışına alan, uğruna düşüncelerini, hayallerini pazarlayan insanların olduğu dünya düzeni içerisindeki hangi geçiş süreci? "S...rim sürecini!" dedim ve bir sigara daha yaktım. Sigaramdan derin bir nefes alıp umursamadan bağırdım kimsesiz sokakların içini ısıtırcasına "Si...erim sürecini!" diye. Sürecin işlediği dünya düzeninde ben de yaptım başkaldırımı ve tekrar bağırdım "S...erim sürecini!"
içindeki Allah korkusunu bir süreliğine kapsama alanı dışına alan, uğruna düşüncelerini, hayallerini pazarlayan insanların olduğu dünya düzeni içerisindeki hangi geçiş süreci? :)) kapsama alanı dışı bir süreliğine hiç böyle bakmamıştım güzel
YanıtlaSilEeeee onlarında yıllık izin hayalleri var, yılda bir düşünme hakkı ve yılda bir azledilme günleri var, küçükte olsa mertebe artışı...
YanıtlaSil