Blog dünyasının güzide masasına yumruğumu vuralı
tam bir yıl olmuş. Farkında bile değilim. İftarda midemizi rahatlatsın diye
hızla içilen çorbalar gibi akıp geçmiş zaman. "Neyim" yazısı ile
başladığım bu saçma serüveni, yine bu saçma yazıyla devam ettirip taçlandırıyorum.
Bu arada belirli aralıklarla ilk yazımı hatırlayıp, neyim ki acaba diye
düşündüğüm olmuyor değil. O an ki ruh halim neyse, o oluyorum. -Şampiyon,
kiralık katil, şapşal, melankolik, sigarakolik, kolik-
Neyse, aslına bakarsak bir yıl içerisinde çok
fazla bir değişiklik olmadı. Gazetelerin 3. sayfalarında hala kadınlar ölüyor,
çocuklar şiddet görüyor, kazalar bir önceki yıla oranla daha fazla ölü armağan
ediyor. Şehit haberleri tam gaz devam ediyor, bir annenin gözünün yaşı
kurumadan, diğer annenin gözyaşı başlıyor. Babalar, hala başı dik bir şekilde
vatan sağolsun diyor. Bu arada bıçak kemiğe dayandı merak etmeyin! Amerika ah
Amerika kendisini unutturmuyor, kahpe İsrail masum Filistinlileri evinden,
yurdundan, canından ediyor. Kanlı iftar sofrasına Arakan halkı da dahil
ediliyor. Savaş her zaman ki kadınlar, çocuklar ve yaşlılar arasında geçiyor.
Hani her yılbaşında umut edilen barış, adalet, huzur, özgürlük gibi evrensel
temenniler vardır. O yıllar kana boğularak öldü ve bize barışın, huzurun,
sevginin, adaletin moleküllerini armağan etti. Bu yılda diğer yılların izinden
gitmekte... Tamam tamam haklısınız çok karamsar yazıyorum. Abi işte o
eğlenceli, esprili günleri buraya yazmak, yaşadığın andaki tadı vermiyor. Sende
iyi bilirsin zaten. Neyse. İndir lan elini!
Bende pek değişmedim. Fırsatım olsaydı değişirdim
herhalde bilmiyorum. Aslında "tamam lan gel ne istersen o ol!"
deseler martı olmak isterdim. Dert yok, tasa yok. Denizde balık, vapurda simit.
Birde sigara yakarsam tam olur işte! Ya da bir gün Mali'yle, Ağabeyime
"Hişş! la ben ekmek almaya gidiyom" deyip İrlanda'ya gidesim
var.
Küçükken kış gecelerinde yataktan kalkar, kar
yağmış mı diye bakardım. Yağıyorsa hele de yerler beyazlamışsa bütün dünyanın tapusunu almış gibi sevinirdim.
O kadar sevinirdim ki yere düşen her taneyi çocuğum gibi benimserdim. Bembeyaz yolu,
tekerlekleriyle yarıp geçen arabalara çok kızardım. Ben küfüre o zamanlar
başladım işte. Hala da ediyorum.
Anlatılacak çok şey var aslında. O kadar fazla şey oldu iyi, kötü, çok iyi, çok kötü... Uzar gider. O yüzden sevgili dostlar, canınızı yirim. Ölmediğim sürece yine böyle saçma yıldönümlerini kutlar içimizden küfürler yağdırırız şemsiyesini almayanlara. Beni unutma fikriniz bile, bana kavuşma umudu bağlasın içinizde. Severim sizi!
Adı: Manu. Canınızı sıkan olursa arayın! |
Küfür etmezsen bi şey dicem dostum. :D
YanıtlaSilYanlış hatırlamıyosam Brezilya da barış için gece gündüz meydanda nöbetleşe bekleyen, pankartlarla mesaj veren 6-7 kişilik bi grup var git onlara katıl değişiklik olur. Sanki böyle bi şeye ihtiyacın var gibi geldi..