Sezar az önce bıçaklanmış, kanları Roma sokaklarında
gezintiye çıkmıştı. Bahar güneşini yeni fark etmiş çiçekler doğum sancılarıyla
nebatatı titretmişti. Ayakkabısındaki yırtığı gören adam, çıplak olduğunu
düşünüp telefon kulübesine girip havanın siyahlara bürünmesini beklemişti.
Amerika'daki son Kızılderili kabilesinin üyeleri barış çubuklarını gömüp
topraklarına son ağıtını yaktıktan sonra evrendeki miadını tamamlamıştı.
Yaşadığımız bu gezegen acıya tanıklık etmekten yorulduğunu
belli edercesine dengesiz hareket etmeye başlamıştı. Ve bunların farkında
olmayan biri çıkıp “Garson
nerede kaldı benim siparişim ulan!” diye
bağırdığında, Sezar, doğum sancısı çeken çiçekler, ayakkabısı yırtık adam,
Kızılderililer ve dünya şaşırmış "Evren oluşumunu tamamladığı günden beri
böyle bir acıya, böyle çözümsüz bir derde tanıklık etti mi acaba?" diye
kendilerine sorduktan sonra, güneşin batışını izlemek için dağıldılar
dertlerine ceplerine koyup.